Oğuzlar

Oğuzlar

İlteriş Kagan olduktan sonra güneyde Çinlileri, doğuda Kıtanları,
kuzeyde ise Oğuzları pek çok öldürmüştü [411].
Daha sonra ise İlteriş'e karşı kurulan Kıtan, Çin, Dokuz Oğuz ittifakına
diğer Oğuzların da katıldığı anlaşılıyor [412].
Herhalde bütün Oğuzlar Karakum'da oturan Kutlug ile Tonyukuk'un üzerine yürüyeceklerdi.
Neticede Tonyukuk, Kutlug'dan ''orduyu gönlünce sevk et'' talimatını aldıktan sonra
Kök Öng Irmağını geçmiş, Ötüken Dağlarına doğru ordu sevk etmişti.
İngek Gölü ile Tola Irmağından Oğuzlar saldırıya geçtiler.
İki bin kişilik Gök-Türk ordusu altı bin kişilik Oğuz ordusunu yendi
ve bundan sonra Oğuzların hepsi gelip, II. Gök-Türk Devletine tabi oldu.
Bundan sonra II. Gök-Türk Devletinin merkezi Ötüken'e taşındı [413].
Kutlug Kagan, 682-691 arasında Oğuzlarla beş defa savaşmıştı [414].

Kapgan döneminde 692'yı takip eden yıllarda ona karşı kurulan Kırgız,
Çin, Türgiş ittifakına Oğuzların katılmamalarına rağmen
huzursuz oldukları anlaşılıyor [415].

715 yılında Kül Tegin ve Bilge, II. Gök-Türk Devletine karşı büyük isyanlar çıktığında
sırasıyla Karlukları (714), 715'te Azları, İzgilleri, Dokuz Oğuzları,
Edizleri mağlup ettikten sonra Bolçu'da Oğuzlarla savaşmışlardı.
Bu Oğuzlar da bozguna uğratıldı [416].
Söz konusu savaşta Kül Tegin kır atına binip hücum ederek mızraklamıştı.
Askerlerini mızraklayıp, ülkelerini aldılar.
Dördüncü çarpışmasını Çuş Başında yaptıktan sonra Gök-Türk halkı
çok zor durumda kalmıştı.
Beşinci savaş Ezgenti Kadız'da meydana gelmiş,
yine Kül Tegin ve Bilge Kagan galip gelmişlerdi.
Zaferden sonra Ötüken'e dnmeyen Bilge ve Kül Tegin kardeşler,
Amga Korugan'da kışladılar ve o yılın ilk baharında Oğuzların karargahını bir daha bastılar.
Hep beraber o kadar zor durumda kaldılar ki; Bilge,
''eğer kardeşim olmasaydı, annem hatun başta olmak üzere, annelerim, ablalarım,
prenseslerim, bunca hayatta kalanlar cariye olacaktı'' demek suretiyle
bu savaşların önemine işaret etmektedir [417].

Oğuzlar, bu seferler sırasında Gök-Türk ordularını epey hırpalamışlardı.
Hatta onlar Amga Korugan'da kışlarken kıtlık dahi olmuştu.
Bahardaki sefer sırasında üç Oğuz ordusu aynı anda bastırdığında,
Oğuzlar aynı anda iki hedef seçmişlerdi.
Biri Bilge ve Kül Tegin'in ordularını bozguna uğratmak,
diğeri onların evlerini, barklarını yağmalamak idi.
İçine düştükleri zor şartlara rağmen Bilge ve Kül Tegin Oğuzları dağıtmayı başardılar.
Mağlup Oğuzlar, Dokuz Tatarlarla birleşip yeniden geldilerse de Bilge,
Ağu'da büyük bir savaş daha yaparak galip geldi [418].
717 yılında bir grup Oğuz kaçıp Çin'e gittiği için üzülen Bilge,
onların çocuklarını ve kadınlarını ele geçirmişti [419].

Oğuzları, Bilge Kagan zamanında (716-734) Ötüken'e göre kuzeyde bulunuyorlardı [420].
Ongin kitabesi dahi bunu bildirmektedir [421].

Bilge zamanında Oğuzlara Kıtay, Tatabı ve Çin'e karşı on iki kez sefer tertip edilmişti [422].
751 yılında Çin'deki Oğuzlar Çin'den dışarı çıkmışlardı [423].
Barlık yazıtının I.sinde de Oğuz ismi geçmektedir.

Oğuz adı üzerine çok çeşitli açıklamalar yapılmışsa da artık kabileler anlamına geldiği
yani ok+u+z olduğu genellikle kabul edilmektedir [425].
Zaten Batı Gök-Türk Devletinde 634 yılını takip eden hadiselerde
On Okların ortaya çıkması ve Türgişlerin meydana gelmesi [426] hadiseleri
Oğuzlar konusunda filojik delilleri desteklemektedir.
Gök-Türk tarihinin 627 yılına kadar olan kısmında hiç Oğuz isminin geçmemesi,
her şeyden önce Töleslerin, Oğuz öncesi fonksiyonunu icra ettiklerini göstermektedir.
Bir başka ifade ile 627 yılından sonra Töles adı ve terimi önemini kaybetmiş,
Orta Asya'da yeni boy dalgalanmaları ve yapılanmaları meydana gelmişti.

Zaten F.Sümer tarafından teferruatıyla incelenmiş olan Batı (Seyhun) Oğuzları konusunu
sadece araştırmamızın bütünlüğü açısından değerlendiriyoruz.

Her ne kadar Oğuzların Seyhun (Sır Derya boylarına) 755-785 (Halife el Mehdi zamanı)
dolaylarında geldikleri tahmin edilse [427] de
onların Tügişlerin devamı olduğu tarihi süreç açısından daha doğrudur [428].
Bilindiği gibi 766 yılından sonra Uygurların baskısıyla
Tanrı Dağları Isık Göl-Yedisi-Çu-Talas havalisine gelen Karlukların sıkıştırmasıyla
Türgişler daha da batıya Sır Derya boylarına ve kuzey batıya doğru kaymışlardır.

Bu bölge zaten Türgiş, onunda öncesinde Batı Gök-Türk ülkesi toprakları idi.
Muhtemelen 603 dolaylarında verilen Töles boyları daha sonra On Okları
yani Seyhun Oğuzlarını oluşturdular.
IX. asırda Oğuzların varlığı artık İslam kaynaklarında iyice belirginleşmektedir [429].

Artık İsficab şehrinden Hazar denizine uzanan Mangışlak dahil geniş bir alan
Oğuzların yurdu olarak ortaya çıkmaktadır.
Mangışlak'ta güney sınır Gürgenç (Curcan) idi.
Siyah-kuh (Karadağ) yarım adası tamamen Oğuzlar tarafından işgal edilmişti.
Özellikle Gürgenç sınırındaki Jit kasabasından sınır başlıyordu [430].
Doğuya doğru gittikçe Aral Gölünün güneyindeki Baratekin kasabasına varıyordu.
Buhara'nın kuzey sınırlarına kadar yayılan Oğuzların esas ağırlık merkezi
Seyhun (Sır Derya) boylarıydı.
Karaçuk adıyla kaynaklarda geçen Karadağların (Karatav) kuzeyindeki Sozak,
Oğuzların en doğudaki şehirleri olmalıdır.
Kuzeyde sınırlar İtil ve Cim-Emba Irmağının kuzeyine ulaşıyordu.
Sır Derya boyundaki diğer Oğuz şehirleri Yenikent, Cend, Barçınlıg-kend, Sığnak,
Karnak, Süt-kent, Savran (Sabran), Aşnas, Otrar (Farab), İkan,
Özkend, Sayram-İsficab belli başlı Oğuz şehirleri idi [431].
Zaten Dede Korkut ve Oğuz Destanlarının konuları bu bölgede
yani Sır Derya boyundaki Karadağlar'da geçmektedir [432].

Diğer yandan Talas'ta bulunan ağaç yazıtta da İç Oğuz tabiri geçmektedir [433].
Yine Şine Usu Yazıtında Sekiz Oğuz ifadesi vardır [434].

X. asrın başlarına gelindiğinde Oğuzların kışlık merkezi Yeni-kent olan
bir devlet kurdukları görülmektedir.
Hükümdarın unvanı yabgu olup, ona naiplik eden ise Kül Erkin idi.
Orduya ise Sübaşı kumanda ediyordu.
Yınal Tarkan gibi unvanlarda vardı.

Abbasilerin Horasan valisi Abdullah b. Tahir zamanında (828-844) ilk hadiselerde
Oğuzların adı geçer ve 838-840 yıllarında mağlup edilip bin esir verirler.
Peçeneklerin bir kısmı da Avrupa'ya gitmeyip Oğuzların yanında kaldılar.

Oğuzlar, doğudaki Karluklar, kuzeyde Kıpçak ve Kimekler,
Hazarlar ve Kuzey batıdaki Peçeneklerle sürekli mücadele halinde idiler.
Karluklarla Oğuzlar arasında yapılan savaşların birinde Oğuz Yabgusu ölmüştü.
Son Samani şehzadesi Ebu İbrahim (Muntasır) Maveraünnehir'i Karahanlılardan geri almak için
bir ara Oğuz Yabgu'sunun yanına gitmiş, onunla ittifak kurmuştu.
Neticede Yabgu Müslüman oldu (1001-1002) [435].
Aslında yardım istenilen kişinin Selçuk Bey'in oğlu Arslan Yabgu olduğu da bildirilmiştir [436].

Oğuz Yabgu Devletinin yıkılış tarihi belli değildir.
Yalnız Reşideddin'in destanı vasıfta verdiği bilgiye göre
Ali Han adında bir yabgu onların son hükümdarıdır [437].
1000'li yıllara doğru Oğuz Yabgu Devleti yıkıldı.
Yıkılış sebebi olarak Selçuklu ailesinin kendilerine bağlı büyük kütlelerle ayrılmaları
(985'ten sonra) ve kuzeyden Kıpçakların baskısıdır [438].

Oğuzlar bu devirde Üç Ok ve Boz Ok olmak üzere ikili teşkilat halinde idiler.
DLT'de 22, Camiüt-tevarih'de 24 boyun adı kaydedilmiştir.
Boz Oklar: Kayı, Bayat, Alka-evli (Alka Bölük), Kara-evli (Kara Bölük) Yazır,
Döğer, Dodurga, Yaparlı (DLT'de yok), Afşar, Kızık (DLT'de yok), Beğdili, Karkın;
Üç Oklar: Bayındır, Peçene, Çavuldur, Çepni, Salur, Eymür, Alayuntlu,
Yüreğir, İğdir, Büğdüz, Yıva (ıva), Kınık [439].

Oğuzlardan bir grup Uz diye anılmak suretiyle 870'lerden sonra
Karadeniz'in kuzeyine geldi ve Rus kaynaklarında (965'te) Tork olarak kaydedildiler.
1055'te Özü (Dnyeper)'e, 1065'te Tuna'ya ulaşmışlardı.
Ancak, salgın hastalıklar, açlık korkunç soğuklara Peçenek saldırıları eklenince
siyasi birliklerini koruyamadılar.
Arta kalanlar Bizans'ın ve Rusların himayesine girdiler [440].

Kaynakça

Çin Kaynaklarına Göre Eski Türk Boyları, 2. Baskı (tıpkıbasım), sf: 90-94
Türk Tarih Kurumu Yayınları-2013, Prof. Dr. Ahmet Taşağıl